Bu aralar dinlediklerim :)
Translate
30 Kasım 2014 Pazar
26 Kasım 2014 Çarşamba
HA BİTTİ HA BİTECEK HAYAT !
Hiç bu kadar sessizde kalmamıştım .. Mutfaktan gelen su şıpırtısı , babamın nefes alıp verme sesi , sokakta havlayan köpek .. Korkarım ben .. Hemde çok ! İlk kez irkildim , tüylerim diken diken oldu. Ellerim beyazdan mora doğru dönüyordu . Ellerim uyuştu daha çok korktum ..Nedenini bilmiyorum . Niçin böyle oldu ? Yavaş yavaş unutmaya başlıyordum herşeyi , herkesi .. Çığlıklarıma bir yenisini daha ekledim . Daldım , uzaklara doğru .. Yavaş yavaş sona geliyorduk galiba .. Ha bitti ha bitecek hayat !
İŞİ DÜŞÜNCE MESAJ ATMA DEVRİ KAPANMIŞTIR ;)
Psikolojidir...bozulur,düzelir.. Allah karaktere zeval vermesin ..
Atarlı , giderli başladık yazıya hayrolsun :) Kendini bir halt sananlara gelsin bu yazı canooo ! Nedir bu yeni nesil kızlardaki havalar , sevmem ben öylelerini . Hiç de işim olmaz . Sadece işi düşünce mesaj atanları hele ki hiç sevmem ! Arkadaş'san iyi günde, kötü gününde yanında olacak arkadaş !! En sinir olduğum ise kanka demeleri :/ Kardeşim ben senin nerden kankan oluyorum ? Bir konuşmuşluğum yok samimiyetim yok gelmiş bide kanka diyor . Ben zaten sevmem kanka filan ;) Samimi olacaksın canom, kardeşim , arkadaşım diyeceksin :) Severim öylelerini ! Yapmacık olma ciğerimi yee bacımm :)
Atarlı , giderli başladık yazıya hayrolsun :) Kendini bir halt sananlara gelsin bu yazı canooo ! Nedir bu yeni nesil kızlardaki havalar , sevmem ben öylelerini . Hiç de işim olmaz . Sadece işi düşünce mesaj atanları hele ki hiç sevmem ! Arkadaş'san iyi günde, kötü gününde yanında olacak arkadaş !! En sinir olduğum ise kanka demeleri :/ Kardeşim ben senin nerden kankan oluyorum ? Bir konuşmuşluğum yok samimiyetim yok gelmiş bide kanka diyor . Ben zaten sevmem kanka filan ;) Samimi olacaksın canom, kardeşim , arkadaşım diyeceksin :) Severim öylelerini ! Yapmacık olma ciğerimi yee bacımm :)
23 Kasım 2014 Pazar
EDA GÖK ALBAYRAK İLE GÜZEL BIR RÖPORTAJ :)
Yaşasııııın :) Bugün sizlerle çok Sevdiğim , Esra Erol Programı'nın kalbi , canı , ciğeri yakında televizyonun yeni fenomeni haline gelecek olan Eda Gök Albayrak ile yaptığım röportajı sizlerle paylaşmak istiyorum ! Aslında bu röportaj için çok heyecanlıyım :) Inşallah beğenirsiniz !
Mesleğinizden mutlu musunuz ?
-İşimi severek yapıyorum. Sevdiğim içinde en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.
Bu mesleği neden seçtiniz ?
-Teyzemin (Seda Sayan) yanında 14 Yaşından beri çalışıyor hemde okuyordum. Stajyerlik yapmaya başlayınca da çok sevdim ve ilerde televizyoncu olmaya karar verdim.
Bu mesleği seçmeseydiniz ne yapmak yapmak isterdiniz ?
-Yine aynı işi yapmayı isterdim.
Mesleğinizin zorlukları var mi ?
-Zorlukları olmaz olur mu canlı yayında saniyeyle yarışıyorsunuz hızlı olmalısınız önceden herşeyi düşünmek zorundasınız . Disiplin şart !
Mesleğinize dair anınız var ise paylaşır mısınız?
-Bundan 5 yıl önce taktığım Intercom (kulaklık) telsiz değildi , kabloluydu. Ve canlı yayına hızlıca girmem gerekti ve büyük ayaklı ses kolonlarına benim Intercom kulaklığıma dolanmış bir anda hareket edince kafama kolon düştü.Ee ben bayılmışım ambulansla hastaneye kaldırıldım.
Çocukluk hayaliniz olan mesleğimi yapıyorsunuz ?
-Çocukken çok fazla hayal kurardım , gerçi hala hayal kuruyorum :) Çocukken televizyoncu olucam demezmişim öyle bir meslek olduğunu bile bilmezdim :)
Bu mesleği seçerken başkaları Tarafından fikir aldınız mı?
-Bu işimi yapmadan önce kimseden fikir almadım ama teyzem sayesinde kamera önünde kamera arkasında çok bulundum. Çalıştım o yüzden de bu mesleği Seçtim.
Kaç seneden beri Esra Erol'un ekibindesiniz ve eşinizle de orada tanıştınız sizce mesleğinizin getirdiği en güzel Tecrübe ve en güzel hediye bu diyebilirmiyiz?
-7senedir Esra Erol'da çalışıyorum.Bu programla büyüdüm , olgunlaştım , nişanlandım , evlendim ve güzeller Güzeli bir kızım Dünya'ya geldi . Esra EROL bana çok uğurlu geldi ..
Bu meslek sizi maddi ve manevi anlamda tatmin ediyor mu?
-Kızım olmadan önce maddi manevi yeterli oluyordu ama şimdi kızım için daha iyi olmalıyım demeye başladım. O yüzden kendi televizyon programımı yapmaya karar verdim. Gezi , belgesel "Eda Nereye Biz Oraya " adli gezi programıyla yakında ekranlara merhaba diyeceğim Allah'ın izniyle ..
KADINA ŞİDDETE HAYIR !
Kadına şiddet'e Hayır ! Bütün ülkeler de neden ezilen , küçümsenen ve şiddet gören hep kadınlar oluyor !! Neden ama neden ? Onlar insan değil mi ? Her gün haberlerde , gazetelerde kadınlara uygulanan türlü türlü şiddetlere şahit oluyoruz !
Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkum edildiği , ekonomik faaliyetlerinin kisitlandigi , yaşanan olaylarda haksızlık ve ayrımcilikla karşılaştığı en zayıf en korumasız en zayıf toplumuz biz! Çünkü biz kadınız .. Sizlerin gözünde en değersiz , küçük insanlarız dimi ? Artık bu böyle devam etmez .. Etmeyecek , ettirmeyecegiz !
KADINA ( HER TÜRLÜ ) SIDDETE HAYIR !
Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkum edildiği , ekonomik faaliyetlerinin kisitlandigi , yaşanan olaylarda haksızlık ve ayrımcilikla karşılaştığı en zayıf en korumasız en zayıf toplumuz biz! Çünkü biz kadınız .. Sizlerin gözünde en değersiz , küçük insanlarız dimi ? Artık bu böyle devam etmez .. Etmeyecek , ettirmeyecegiz !
KADINA ( HER TÜRLÜ ) SIDDETE HAYIR !
22 Kasım 2014 Cumartesi
UNUTULMAYACAKSIN GÜNEY
İlk defa yazmakta bu kadar zorlanıyorum..
Ölüm zor .. Genç ölümler daha da zor ! Hani diyorlar ya Allah sıralı ölüm versin diye , gerçekten doğru. Daha genç yaşta hayatını yaşayamadan , hayallerini gerçekleştiremeden gitti.. Belki kaderi böyleydi..
Kimden mi bahsediyorum.. Daha yeni mezun olduğum lise'mden , 9.sınıf arkadaşım Güney'i kaybettik..1 sene aynı sıralarda oturduk , güldük , eğlendik , tartıştık .. 10.sınıf itibariyle sınıflar ayrıldı , kalanlar oldu hepimiz bir yere dağıldık.. Belki çok samimi değildik ama insan da çok kötü oluyor !
Gencecik arkadaşımız aramızdan ayrıldı.. Ailesi , arkadaşları , sevdikleri olarak bizler üzüldük .. Belli edemesek bile ..
Allah rahmet eylesin .. Mekanı cennet olsun inşallah !
Unutulmayacaksın GÜNEY !
20 Kasım 2014 Perşembe
GÜZİN ABLANIZ KARŞINIZDA :)
Arkadaş herkes gelip bana dertlerini anlatıyor. Tamam bu güzel birşey , güvenilmek ama biri de çıkıp demiyor ki ''Beyza senin bir derdin var mı'' diye ! Sanki onlar hep dertli , sıkıntılı biz değiliz sanki ! Artık bana Güzin abla diyebilirsiniz ;) Dertleriniz , tasalarınız , aşk acısı çekenler , ailesiyle problemleri olanlar çıkın çıkın gelin bana :)) Beyza ablanız sizi de dinler ! Hahahaha :) Anlatmaya gelince Alo Beyza hattı , eğlence gırgır şamataya gelince Defol Beyza hattı :) Dengesiz insanları hiç sevmem hele ki hemen satışlara getiren arkadaşları !! Aman ne haliniz varsa görün bacım :) Bu arada iyice Seda Sayan'a bağladım hahahah :)
19 Kasım 2014 Çarşamba
PEYNİR ÇEŞİDİ KIZLARI YAZASIM GELDİ :)
Yazasım geldi ..
İnsanlar kendini konuşarak ifade edemiyorsa (aynı benim gibi ) sizde yazın gari :) Bence bu bir hastalık ! Ben resmen bir anlatma ve konuşma özürlüsüyüm ;) Kendime öyle diyorum çünkü birisiyle laf dalaşına girdiğim zaman aklıma gelmiyor söyleyemiyorum sonra evde aklıma gelince sinir krizi geçiriyorum resmen ! Siz benim gibi olmayın kardeşler söyleyin içinizdekileri , vurun dışarıya . Sonuçları kötü olur diye düşünmeyin,konuşun , savunun kendinizi .. Hele ki birine basit bir konu bile olsa kelimeleri birleştirip de anlatamıyorum ! Bir diğer sinir olduğum konu da bu :( Affedersiniz ama peynir çeşidi ( kaşar ) kızlar var ya hani herşeye car carr laf yetiştiren her ortamda her konuya atlayan vıcık vıcık kızlardan nefret ederim ve hayatta öyle değilim ( Allah korusun ) ! Onlarda da hiç utanma da yok kardeşim insanlar benim hakkımda ne düşünür diye tövbe estağfurullah . Neyse bu kadar yeter fazla günaha girmeyelim haydin ;)
İnsanlar kendini konuşarak ifade edemiyorsa (aynı benim gibi ) sizde yazın gari :) Bence bu bir hastalık ! Ben resmen bir anlatma ve konuşma özürlüsüyüm ;) Kendime öyle diyorum çünkü birisiyle laf dalaşına girdiğim zaman aklıma gelmiyor söyleyemiyorum sonra evde aklıma gelince sinir krizi geçiriyorum resmen ! Siz benim gibi olmayın kardeşler söyleyin içinizdekileri , vurun dışarıya . Sonuçları kötü olur diye düşünmeyin,konuşun , savunun kendinizi .. Hele ki birine basit bir konu bile olsa kelimeleri birleştirip de anlatamıyorum ! Bir diğer sinir olduğum konu da bu :( Affedersiniz ama peynir çeşidi ( kaşar ) kızlar var ya hani herşeye car carr laf yetiştiren her ortamda her konuya atlayan vıcık vıcık kızlardan nefret ederim ve hayatta öyle değilim ( Allah korusun ) ! Onlarda da hiç utanma da yok kardeşim insanlar benim hakkımda ne düşünür diye tövbe estağfurullah . Neyse bu kadar yeter fazla günaha girmeyelim haydin ;)
18 Kasım 2014 Salı
EN TARZ ANNE : BLAKE LIVELY
Anne olmaya hazırlanan güzeller güzeli BLAKE LIVELY hamile olmasına rağmen fiziğini hala koruyor. He bide güzelliğini :) Bir insana derler ya hani çuval giyse yakışır işte bu tabire en iyi örnek Lıvely ! Hamile olmasına rağmen gerek ödül törenlerine giderken gerek ise dışarı çıkarken tarzını gösteriyor.
VİŞNELİ CRUMBLE
Dün akşam Arda'nın mutfağı sitesine bakarken Vişneli Crumble tatlısını gördüm ve malzeme bakımından , süre bakımından gayet hoşuma gitti.İki dakikada hamurunu hazırladım ve fırına attım :) Ilık şekilde yiyince gayet güzel oldu ..Sizlere tatlının tarifini paylaşmak istiyorum.
Vişneli Crumble Malzemeleri
150 gr. tereyağı
150 gr. un – 1,5 su bardağı
50 gr. toz şeker – 3 yemek kaşığı
500 gr. donuk vişne
1-2 yemek kaşığı pudra şekeri
Vişneli Crumble Malzemeleri
150 gr. tereyağı
150 gr. un – 1,5 su bardağı
50 gr. toz şeker – 3 yemek kaşığı
500 gr. donuk vişne
1-2 yemek kaşığı pudra şekeri
Vişnelerin üzerine pudra şekeri serpin harmanlayın ve fırın kabınızın içerisine yayın.
Un, toz şeker ve tereyağını elinizle ufalayın, iri parçalar kalabilir, çok ufaltmaya çalışmayın.
Crumble yaptığınız karışımı vişnelerin üzerine serpiştirin.
180 derece önceden ısıtılmış fırında 25-30 dakika pişirin.
Afiyet Olsun :)
VİCDAN DİLİYORUM
Bu sabah şans eseri fox tv de bir olayla karşılaştım . Haftaiçi fox tv de sabahları haber programı yapan Ismail Küçükkaya sinegog'a saldırı yapan Filistinli insanlara TERORIST dedi. Yanlış okumadiniz ! Ben bütün dinlere saygı duyarım sakın yanlış anlaşılmasın . Ama İsrail küçücuk çocukları , gençleri , yaşlıları öldürürken terörist olmuyor da Filistinli insanlar mi terörist oluyor! Habercilik anlayışı bumudur sizin ! Gazeteci yetisirken tarafsız olmasını bilecek bilmeli !! iki tarafında yaptığı şeyler çok yanlış neden insanlar birbirini öldürüyor neden insanlar bu kadar acımasız ve kötü ! Bebekler ölmesin , gençler ölmesin , yaşlılar ölmesin öldürmeyin artık yeteer !!! Hepinize vicdan diliyorum !! Benim yapabildiklerim bunlar sadece !!!
17 Kasım 2014 Pazartesi
ELİF GİBİ SEVMEK
Son zamanlarda almak istediğim alamadığım kitaplardan biri ELİF GİBİ SEVMEK ! Bir türlü kısmet olmadı almak ama en kısa zamanda alıcam kafaya koydum :) Arka kapakta olan yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kimse duymasın bilmesin diye sessiz ağlıyor insan bazen. Gece yarısı kimseyi uyandırmadan yağan o yağmur gibi. Kimse bilmez yağıp geçmiştir. Sabah kalkıp pencerenizi açtığınızda içeri giren o tatlı soğuk esinti ve kokudan anlarsınız yağmurun yağdığını. Bu kitabı okurken alacağınız o esintiyle diyeceksiniz ki; "bir Elif yağmuru yağmış bir adamın yüreğine"
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin... Alırız abdestimizi Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde Özleriz adam gibi...Sen yoktun o zamanlar, çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben...Ne zaman bir dert gelse bana, yağmur yağar, dinler, dokunur, ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım ... Ateşim sönerdi.. Sonra büyüdüm.. gözlerini gördüm, Yandım, yağmur yağdı, ve ilk kez sönmedim ... Ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim...
(Tanıtım Bülteninden)
Kimse duymasın bilmesin diye sessiz ağlıyor insan bazen. Gece yarısı kimseyi uyandırmadan yağan o yağmur gibi. Kimse bilmez yağıp geçmiştir. Sabah kalkıp pencerenizi açtığınızda içeri giren o tatlı soğuk esinti ve kokudan anlarsınız yağmurun yağdığını. Bu kitabı okurken alacağınız o esintiyle diyeceksiniz ki; "bir Elif yağmuru yağmış bir adamın yüreğine"
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin... Alırız abdestimizi Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde Özleriz adam gibi...Sen yoktun o zamanlar, çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben...Ne zaman bir dert gelse bana, yağmur yağar, dinler, dokunur, ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım ... Ateşim sönerdi.. Sonra büyüdüm.. gözlerini gördüm, Yandım, yağmur yağdı, ve ilk kez sönmedim ... Ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim...
(Tanıtım Bülteninden)
PREMATÜRE BEBEK MERT ( LİTTLEFİGHTERSTR)
27 haftalık 700 gr doğan prematüre bebek MERT !
İnstagram'da yeni takip etmeye başladığım ve yazdığı yazılarla , paylaştığı resimlerle insanı derinden etkileyen bir anne . Belki anne olmayanlar anlamaz diyebilirsiniz ama ben daha 18 yaşında olmama rağmen çok etkilendim yazdıklarıyla ..
Mert'i annesi ve babasının belki en çok ihtiyaçları olduğu şey sabır'dı. Sabır sabır sabır ! Çünkü o daha çok küçüktü.. Bakmaya , dokunmaya bile korkar insan .. Minicik savaşçı Mert diyorum ben ona. 700 gr ağırlığıyla o kocaman solunum borularına , kablolara bağlı olarak yaşama sımsıkı tutunması onun büyük bir savaşçı olduğunu gösteriyor.
Birde anneyi düşünün .. Hayata tutunmaya çalışan yavrusunu camların ardından izlemesi bir süre ona dokunamaması , kokusunun içine çekememesi ne kadar da üzücü ..
Ama şimdi Mert çok iyi (maşallah) kablolardan kurtuldu , solunum borularından kurtuldu :) Annesi artık ona sımsıkı sarılabiliyor , kokusunu içine çekebiliyor. Mert annesine gülümsüyor ve annesiyle konuşuyor :)Bir annenin istediği de bu değil mi ?
Buraya daha çok şeyler yazabilirim. Sayfalar yetmeyebilir belki ! Şimdi sizlere MERT'in annesi İrem hanım'ın doğuma girerken ki duygularını sizlerle paylaşmak istiyorum ..
''4 Şubat 2014 öğlen 12:30.Az sonra Mert'e kavuşmaya gidiyoruz.Kavuşmak mı, yoksa ayrılık mı bunun adı bilmiyorum. Bedenimi terketsin ama beni bırakmasın oğlum diye içimden bildiğim bütün duaları okuyorum,elimden sadece bu geliyor; Ardı arkası kesilmeden Allah'a yalvarmak . Bir de gülümsemek. Gülümsersen ve iyi şeyler düşünürsen her şey güzel olacak diyor içimdeki ses.Kendimi nasıl da zorluyorum ona inanmak için . Dediğini yapıyorum, gülümsüyorum ve Tuncay'ın elini sımsıkı tutuyorum.Hadi fotografımızı çekin diyorum.Tuncay dışında yanımda arkadaşım Zeynep , kardeşim Ahmet ve bir de doktorum var. Ameliyathaneye uğurlanırken benim gibi zorla gülmeyi becerebilecek kişileri istedim yanımda sadece.Gözgöze geldiğim de kendini koy verecek herkes ise yukarıda bekleyişe geçti bile.Epidurali takmadan Tuncay'ı ameliyathaneye almayacaklar.15 dakikalığına da olsa yapayalnız kalacağımı bilmek beni çok korkutuyor. Hasta bakıcı geliyor , tekerlekli yatağımı ameliyathaneye doğru itmeye başlıyor . Hayatımın en zor yolculuğu işte o an başlıyor.
Elimi karnıma götürüyorum,oğlumu seviyorum.Biliyorum ki hissediyor... Sana da , bana da bol şans oğlum .Bugün senin doğacağın gün..''
Mert'in annesi İrem hanım' ı instagramda takip etmek isterseniz ; littlefighterstr
İnstagram'da yeni takip etmeye başladığım ve yazdığı yazılarla , paylaştığı resimlerle insanı derinden etkileyen bir anne . Belki anne olmayanlar anlamaz diyebilirsiniz ama ben daha 18 yaşında olmama rağmen çok etkilendim yazdıklarıyla ..
Mert'i annesi ve babasının belki en çok ihtiyaçları olduğu şey sabır'dı. Sabır sabır sabır ! Çünkü o daha çok küçüktü.. Bakmaya , dokunmaya bile korkar insan .. Minicik savaşçı Mert diyorum ben ona. 700 gr ağırlığıyla o kocaman solunum borularına , kablolara bağlı olarak yaşama sımsıkı tutunması onun büyük bir savaşçı olduğunu gösteriyor.
Birde anneyi düşünün .. Hayata tutunmaya çalışan yavrusunu camların ardından izlemesi bir süre ona dokunamaması , kokusunun içine çekememesi ne kadar da üzücü ..
Ama şimdi Mert çok iyi (maşallah) kablolardan kurtuldu , solunum borularından kurtuldu :) Annesi artık ona sımsıkı sarılabiliyor , kokusunu içine çekebiliyor. Mert annesine gülümsüyor ve annesiyle konuşuyor :)Bir annenin istediği de bu değil mi ?
Buraya daha çok şeyler yazabilirim. Sayfalar yetmeyebilir belki ! Şimdi sizlere MERT'in annesi İrem hanım'ın doğuma girerken ki duygularını sizlerle paylaşmak istiyorum ..
''4 Şubat 2014 öğlen 12:30.Az sonra Mert'e kavuşmaya gidiyoruz.Kavuşmak mı, yoksa ayrılık mı bunun adı bilmiyorum. Bedenimi terketsin ama beni bırakmasın oğlum diye içimden bildiğim bütün duaları okuyorum,elimden sadece bu geliyor; Ardı arkası kesilmeden Allah'a yalvarmak . Bir de gülümsemek. Gülümsersen ve iyi şeyler düşünürsen her şey güzel olacak diyor içimdeki ses.Kendimi nasıl da zorluyorum ona inanmak için . Dediğini yapıyorum, gülümsüyorum ve Tuncay'ın elini sımsıkı tutuyorum.Hadi fotografımızı çekin diyorum.Tuncay dışında yanımda arkadaşım Zeynep , kardeşim Ahmet ve bir de doktorum var. Ameliyathaneye uğurlanırken benim gibi zorla gülmeyi becerebilecek kişileri istedim yanımda sadece.Gözgöze geldiğim de kendini koy verecek herkes ise yukarıda bekleyişe geçti bile.Epidurali takmadan Tuncay'ı ameliyathaneye almayacaklar.15 dakikalığına da olsa yapayalnız kalacağımı bilmek beni çok korkutuyor. Hasta bakıcı geliyor , tekerlekli yatağımı ameliyathaneye doğru itmeye başlıyor . Hayatımın en zor yolculuğu işte o an başlıyor.
Elimi karnıma götürüyorum,oğlumu seviyorum.Biliyorum ki hissediyor... Sana da , bana da bol şans oğlum .Bugün senin doğacağın gün..''
Mert'in annesi İrem hanım' ı instagramda takip etmek isterseniz ; littlefighterstr
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
sım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
MEHMET AKİF ERSOY
HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER
Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor Sultan Selim’e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor.
Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor.
Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!
Cihan padişahı emir veriyor,
“Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz”
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
“Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz”
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul’unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul’unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor.
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
''HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER''
16 Kasım 2014 Pazar
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN HÜRREM'E YAZDIĞI ŞİİR
Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Hürrem'e yazdığı şiir .. Süleyman'ın Hürrem'e olan aşkı , sevgisi ne kadar da büyükmüş meğer ! İnternette dolaşırken yazdığı şiiri gördüm ve sizinle paylaşmak istedim .. İşte şiir ;
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım
Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım
Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım
Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım
Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım
Saçı marım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
**ürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım
Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!
Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)
Bugün ki dille ;
Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.
Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,
Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak
ışığım, meş’alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,
Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,
İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.
Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.
Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN'IN ÇEKMECESİ
Kânûnî Sultan Süleymân Hân 1566 (H.974) senesinde vefât edince, cenâze namazını Ebüssü'ûd Efendi kıldırdı. Kılınan cenâze namazından sonra Kânûnî'nin hayatta iken yaptırdığı Süleymâniye Câmii bahçesindeki türbesine gelindi. Cenâze kabre konuldu. Bu sırada bir çekmece getirilip kabre konulmak istendi. Şeyhülislâm Ebüssü'ûd Efendi müdâhale etti. Çekmecenin niçin konulduğunu, dînimizde kıymetli bir şeyin cenâzeyle gömülmesinin mümkün olmadığını söyledi. Sultan Süleymân Hanın, vefâtın dan bir gün önce vasiyet edip bu çekmecenin kendisi ile gömülmesini istediğini bildirdiler. Ebüssü'ûd Efendi, mutlaka içindekilerin görülmesi gerektiğini, kıymetli bir şey varsa gömülemeyeceğini söyledi. Çekmece Ebüssü'ûd Efendiye verilirken, elden kayıp düştü ve içindekiler döküldü. Kâğıtların her birinde bir fetvâ ve altında şeyhülislâmın imzâsı vardı. Ebüssü'ûd Efendi, yazıların altında kendi imzâsını görünce; "Ey Süleymân! Sen kendini kurtardın ama, biz ne yapacağız?" diyerek ağlamaya başladı. Kânûnî Sultan Süleymân Han, yapacağı her işi şeyhülislâma sormuş ve aldığı fetvâya göre hareket etmişti. Delîl olarak da, aldığı fetvâların yanında gömülmesini vasiyet etmişti.
EFSANE BAŞKAN SÜLEYMAN SEBA
SÜLEYMAN SEBA .. EFSANE BAŞKAN !
BENDE BEŞİKTAŞLIYIM .. VE BİLİYORUM Kİ ; UNUTULMAYACAKSIN BÜYÜK BAŞKAN !
SON NEFESİNDE HALA BEŞİKTAŞ DİYEN BİR BAŞKAN GÖRDÜNÜZ MÜ SİZ ?
HAKKINI HELAL ET ! BÜYÜK , EFSANE BAŞKAN SÜLEYMAN SEBA !
Sizlerle büyük başkan'ın veda konuşmasını paylaşmak istiyorum.. İşte o konuşma !
”Sayın kongre, başkanlık divanı, muhterem üyeler, basınımızın değerli temsilcileri.. Yönetim kurulu arkadaşlarımın çalışma programlarını takdimimden sonra sizlere hitap etmek için söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulu arkadaşlarım adına selamlıyorum. Şimdiye kadar hatalarımıza anlayış gösterdiniz, hoşgörülü davrandınız, sevaplarımıza destek oldunuz, hoşgörülü davrandınız, sabır gösterdiniz sizlere teşekkür borçluyum.
Bana 16 sene tahammül eden sizlere şuanki samimi hislerimi anlatmak isterim. 1943 yılında Beşiktaş Kulübüne geldim. 1945’de A Takımında oynamaya başladım. Mütevazi yaşantımdan sonra 1954’de futbolu bıraktım ve çeşitli dönemlerde Değerli Başkanlar ile çalışma onurunu elde ettim.
1984 yılında Sayın Mehmet Üstünkaya ile girdiğimiz centilmence bir yarışta tensiplerinizle kulüp başkanlığına getirildim. 16 yıl geçti, 8 kongre geçirdik. İtimat ettiniz, göreve devam ettim. Kısaca anlatmaya çalıştığım şu üç cümle 97 yıllık kulübümüzün 57 yılında var olduğumu ifade etmektedir.
Hatalar insanlar içindir. Zaman zaman hatalar yaptık. Daha öncede ifade ettiğim gibi kulübümüzün hakiki sahipleri sizlersiniz. Bu noktalara beraberce vardık. Geriye dönmekte artık fayda yoktur. Yönetimde bulunanlar veya yönetime talip olanlar, talip olmak için kurulan gruplar siz kongre üyelerine inandırma yollarını aramalı ve icraatları ile ispatlamalıdırlar.
16 senelik dönemimizde Profesyonel Kulübümüze yapılan haksız eleştrilere rağmen aralıksız her sezon Şampiyon Kulüpler, Şampiyonlar Ligi, Kupa Galipleri yada UEFA Kupasına katılma başarısı göstermiştir. Hizmet dönemimizde Profesyonel Futbol Takımımız kazandığı toplam 9 Lig Şampiyonluğunun 5’ini, toplam 5 kez kazandığımız Türkiye Kupasının 4’ünü, toplam 7 kez kazandığımız Cumhurbaşkanlığı Kupasının 5’ini, toplam 6 kez kazandığımız Başbakanlık Kupasının 2’sini ve toplam 11 kez kazandığımız TSYD Kupasının 6’sını müzemize götürdük. Toplamı 22 Kupadır.
Üzülerek ifade etmek isterim ki, 16 yılllık bu bilanço ortada iken, bu başarıları birlikte yaşadığımız ve birlikte yönetimde yaşanılan bu güzelliklerin kararlarına imza atan ve yine Beşiktaş sayesinde toplumda yer tutan, meslek edinen ayrıca futbol oynadıkları dönemde emeklerinin Beşiktaş tarafından en iyi şekilde verilen bazı kimselerin basın kanalıyla kulüplerini, şahsımı ve yönetim kurulu arkadaşlarımı suçlaması nankörlük değil de nedir?
İnsanlarla yaşadım, insanı öğrendim. İnsanlarla yaşadım, insanlığı öğrendim. İnsanlarla yaşadım, insanlardan nankörlüğü gördüm. Dostlarım, dostlarım..
”Ama ben dostlarımda çok korkarım” diyen düşünürse hak vermemek elde değil.
Sayın üyeler;
Bizlerde muhalefette bulunduk kulübe hizmeti geçen hiçbir kimseye hakaret etmedik. Dolayısıyla camiayı yıpratmadık. Kendi futbolcularımıza sahada arkamızı dönmedik. Böyle çirkin organizasyonları muhalefetin bir yolu olarak görmedik.
Sevgili Beşiktaşlılar;
Bu kongreyi ben herhangi bir kulübün kongre havasında görmüyorum. Kulübümüz bizim yuvamız. Hepimiz gözümüzü bu kulüpte açtık. Belki de çoğunuzun çocukları sizlerin sayesinde gözlerini dünyaya Beşiktaş ile açtı. Büyüdüler, büyümekteler. Bu vizyona yabancı oluşumların zırhı durumuna gelmenin Beşiktaş’ımızın saygınlığına büyük darbe vuracağı kuşkusuzdur.
Değerli üyeler;
16 yıl boyunca üzerime gelen okyanus dalgalarının bende yaratmış olduğu hüznü, genel kurulun sessiz ve sakin sahilinde sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bunca seneler boyunca bana göstermiş olduğunuz sabır, anlayış, hoşgörü ve desteğe tekrar tekrar teşekkür ediyorum. 1984 yılında ilk defa huzurlarınıza çıktığımda, kongre konuşmamın başında söylemiş olduğum sözleri hatırlatmak istiyorum.
‘‘Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz. Bazı kimseleri her zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatamazsınız! Ben hayatım boyunca kimseyi aldatmadım.”
1984 yılında huzurlarınıza hangi heyecan ve duygu ile gelmişsem bugün de huzurlarınızda aynı heyecan ve duygularla başım dik, gönlüm rahat ve huzur içerisinde sizlere veda ediyorum. – SÜLEYMAN SEBA”
15 Kasım 2014 Cumartesi
14 Kasım 2014 Cuma
GQ '' MEN OF THE YEAR '' ÖDÜLLERİ
GQ ''Men Of The Year '' 2014 Ödülleri , önceki gece görkemli bir törenle sahiplerini buldu.
GQ Türkiye, 2014’te başarıları ve tarzlarıyla dikkat çeken erkekleri ve yılın kadınını seçti.
Yılın Adamı : HALİT ERGENÇ
Yılın Kadını : SERENAY SARIKAYA
Yılın Yükselen Yıldızı : KEREM BÜRSİN
Yılın Sporcusu : ARDA TURAN
Yılın Müzisyeni : OZAN ÇOLAKOĞLU
Yılın Şefi : CİVAN ER
Yılın Stil Sahibi Erkeği : MURAT SÜTER
Yılın Yazarı : HAMDİ KOÇ
Yılın Yapımcısı : TÜRKER İNANOĞLU
BEN EYLÜL'ÜM SEN İSE TEMMUZ
Ben Eylül'üm , Sen ise Temmuz
Ben yapraklarımı dökerken ,
Sen ise mavi gökyüzünle insanları mutlu ediyorsun..
Benim iç karartıcı dünyamı güneşinle ısıtıyorsun !
Benim rüzgarımı kesiyorsun ,
Eylül'lüğümü yaşatmıyorsun ..
Kuşlar da göç etmeye başladı !
Başka diyarlara ..
Çimenler sararmıştı..
Ama geldin !
Sen geldin açtı güller , papatyalar ..
Sen geldin mis gibi koktu çimenler
İyi ki geldin Temmuz
İYİ Kİ !
Deniyorum deniyorum deniyorum .. Belki kötü belki uyumsuz ama yazmayı seviyorum :) Sizlerle paylaşmak istedim ..
DAHA 18 YAŞINDAYIM
18 yaşındayım.. Hayat'a bakış açım çok farklı artık .. Nedenini sorarsanız anlatmak istediğim ama anlatamadığım şeyler var yüreğimde ! Susmak en iyisi :) Kötü şeyler , olumsuz şeyler geride kalsın artık .. Mutlu olmak , mutlu olmak , mutlu olmak istiyorum .. Yeni bembeyaz bir sayfa açmak için tam zamanı diye düşünüyorum . Sizinle bu aralar okuduğum şiiri paylaşmak istiyorum.
ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85′indeyim ve biliyorum…
ÖLÜYORUM…
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85′indeyim ve biliyorum…
ÖLÜYORUM…
HAVACILIK ALFABESİ
Havacılık Alfabesini önceden duyan var mı ? Bende yer hizmetlerine giriş dersinde gördüm. Havaalanların'da bu alfabe kullanılıyormuş. Ders hocası bu alfabeyi ezberlememizi eğer işe girersek bu terimlerin lazım olacağını söyledi. Bende sizlerle paylaşmak istedim.Bu arada bu alfabeden sınavda sorumluyuzzzz :)
a: alpha
b: bravo
c: charlie
d: delta
e: echo
f: foxtrot
g: golf
h: hotel
i: india
j: juliet
k: kilo
l: lima
m: mike
n: november
o: oscar
p: papa
q: quebec
r: romeo
s: sierra
t: tango
u: uniform
v: victor
w: whiskey
x: xray
y: yankee
z: zulu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)